İnsülin pankreas beta hücrelerinden salgılanan kas, yağ ve karaciğer gibi kan şekerini kullanan dokulara şekerin alınması ve kullanılmasını sağlayan bir hormondur. İnsülin direnci varlığında dokulara şekerin alınması, kullanılması ve harcanması güç olur. Bu durumda şekeri kullanmak için daha çok insülin salgılanır ve hiperinsülinemi ortaya çıkar, Bu durum açlık hissine, tatlı krizine, yemek yeme isteğine ve atıştırmaya neden olarak bir kısır döngü oluşturur. İnsülin direnci oluşumunda stres, hareketsiz yaşam ve düzensiz beslenme rol alır. Yani insülin direnci bir sonuçtur. İnsülin direnci tip 2 şeker hastalığı ve obezite gibi süregen bir çok hastalığın oluşmasında rol alır. Bununla beraber her insülin dirençli olguda şeker hastalığı gelişmeyebilir. Eğer pankreas beta hücreleri sağlamsa ve genetik zemin yoksa tip 2 şeker hastalığı gelişmeyebilir.
İnsülin direnci ölçülmeli midir?
Yazılı, görsel ve sosyal basında çıkan birçok yazıda insülin direncinin mutlaka ölçülmesi gerektiğine dair bir çok bilgi geçmektedir. Hastalarımız da ellerinde bir HOMA değeri ile bize benim insülin direncim varmış insülin direnci ölçtürmek istiyorum diyerek başvurmaktadırlar. Rutin arak her hastada insülin direncinin ölçülmesine gerek yoktur. HOMA değeri bireysel olarak değerlendirilmemelidir, kontrol grubuyla karşılatırıldığında bize doğru sonuç verir. İnsülin direnci bilimsel çalışmalarda ve ender olarak görülen bazı hastalıklarda ölçülmektedir. HOMA-IR ölçümü kan insulin ve glukoz düzeylerinin dalgalanmasından en az oranda etkilenmesi için 0.dakika,5.dakika ve 10.dakikalarda alınan kan örneklerinin sonucuna göre yapılır. Yani tek bir glukoz ve insulin ölçümüyle HOMA-IR değerlendirmesi yapılamaz. Tek bir örnekle yapılan insulin direnci testi glukoz/insulin oranıdır, bu oranında doğruluk derecesi % 60 lar civarındadır. Bundan dolayı kişilere yanlış olarak insulin direnci tanısı konulmaktadır. Buna ek olarak insülin direnci varlığı çok basit muayene yöntemleriyle kolaylıkla saptanabilir. Burada bel çevresi ve beden yağ dağılımı önemlidir. Bel çevresi kadında 80 cm’den erkekde ise 94 cm’den fazla ise insülin direnci olma olasılığı çok yüksektir. Ayrıca başta boyun bölgesi olmak üzere et benlerinin olması da insülin direncinin varlığını gösterir. Eğer yağ karın bölgesinde birikiyorsa yani elma tipi bir şişmanlık varsa insülin direnci görülme sıklığı artar. Armut tipi yani yağın alt vücut bölgelerinde biriktiği durumda ise insülin direnci görülme olasılığı düşüktür.
İnsülin Direnci bir hastalık mıdır?
Bu sorunun yanıtı elbette hayırdır.İnsülin direnci bir çok hastalığın oluşmasında bir etkendir. Bununla bereaber müstakil yani tek başına bişr hastalık değildir. Insulin direnci düzensiz beslenme, hareketsiz yaşam ve stresin neden olduğu obeziteye bağlı olarak gelişen bir olaydır. Yani insulin direnci obezitenin nedeni değildir. Obezite insulin direncine neden olur.
İnsülin direnci olan kişi kilo verebilir mi?
Bu sorunun yanıtı da elbette evetdir. Insulin direncini yenmenin en önemli yolu kilo vermedir. Yani benim insulin direncim var ben kilo veremem demek bir şehir efsanesidir
İnsülin Direnci olan her kişi ilaç kulllanmalı mıdır?
Bu sorunun yanıtı da elbette hayırdır. Günümüzde bir çok insan benim insulin direncim var onun için ilaç kullanıyorum demektedir. Bu kişilerin kullandıkları ilaç metformin adlı bir şeker hastalarına verilen bir ilaçtır. Insulin direnci üzerine etkisi çok belirgin değildir. Beslenme ve egzersize uyum gösterilmezse ilacın herhangi bir etkisi olmaz. Metformin adlı ilaç yalnızca normalden fazla kilolu ya da obez olgularda gizli şeker hasatlığı olan olgularda verilir. Sadece HOMA-IR değeri yüksek diye herhangi bir hastada metformin adlı ilaç kullanılmamalıdır
Tedavi
İnsülin direnci ile ilişkili olan yada beraber bulunan şeker hastalığı, kan yağ yüksekliği, obezite ve hipertansiyon gibi hastalıklarında tedavisi yapılmalıdır. İnsülin direncinin tedavisinde en önemli yöntem yaşam tarzı değişikliğidir. Yaşam tarzı değişikliği dengeli beslenme ve egzersizi içerir. Haftada en az 4-5 defa olanaklı ise her gün ve en az 30 dakika olmak üzere en az 150 dakikalık bir egzersiz önemlidir. Buna uygun olan en kolay egzersiz şekli orta- yüksek şiddetde yürüyüştür. Bununla beraber kişinin olanağı varsa yüzme ve diğer sporlarda yapılabilir. Bu aerobik egzersizlerin yanı sıra kas kitlesini artırıcı (itme,çekme, germe ) egzersizlerde yapılmalıdır. İki egzersiz arasında iki günden fazla süre olmamalıdır çünkü egzersizin yararlı etkileri 48 saatden sonra kaybolur.. Egzersiz sadece insülin direncini azaltmaz. Kan basıncını, LDL-kolesterol, kan şekeri, trigliserid düzeylerini de düşürür, kas kitlesini arttırır, kadınlar başta olmak üere kemik erimesini azaltır, beden bütünlüğünü sağlar ve endorfin salgılayak mutluluk verir. Bu etkiler kilo vermeye yardımcı olmadan da bağımsız olarak devam edebilir. Beslenme alışkanlığının düzenlenmesi gerekir. Obez olgularda düşük kalorili dengeli diyet kilo vermeye yardımcı olur. Aç kalmak, çok düşük kalorili ketojenik diyetler, şok diyetler ve tek taraflı beslenme olumsuz sağlık ve psikososyal sorunlar nedeniyle uygulanmamalıdır. Sık aralıklarla ve az az 3 ana 3 ara öğün beslenmek önemlidir. Bazen ara öğünler gereğinden fazla alındığın da kilo almaya neden olabilir, bunun için ara öğünlerde alınan gıda miktarına dikkat edilmelidir. Glisemik indeksi ve glisemik yükü yüksek olan basit rafine karbonhidratların ( beyaz ekmek, pasta, börek, çörek, pirinç) yerine glisemik indeksi ve glisemik yükü düşük kompleks karbonhidratlar (tam buğday ekmeği, bulgur, esmer pirinç, lifli gıdalar) tercih edilmelidir. Günde 2-3 porsiyon meyve yenmelidir ve meyve miktarı abartılmamalıdır. Hazır meyve suları, kolalı içecekler, enerji içecekleri ve şekerli gazsız içeceklerden uzak durulmalıdır. Gıda takviyeleri adı altında satılan ürünler kullanılmamalıdır. meyve suyu yerine meyve taze olarak posasıyla- lifiyle beraber tüketilmelidir. Yaşam tarzının değiştirilmesi insülin direncini yenmede yararlı olur.